23 Temmuz 2010 Cuma

Siz yiyorsunuz, on bin kişi seyrediyor

Siz yiyorsunuz, on bin kişi seyrediyor

Kokusu cezbeder, sesi de `tahrik`... Izgaranın üstünde kıvranırken `cız` der. O cızladıkça, piyazla nefsini köreltmeye çalışan aç biilaç garibanın da yüreği cız eder! Hangi yörenin olursa olsun... İster İnegöl, ister Tekirdağ, orası, burası... Türk m


Kokusu cezbeder, sesi de `tahrik`... Izgaranın üstünde kıvranırken `cız` der. O cızladıkça, piyazla nefsini köreltmeye çalışan aç biilaç garibanın da yüreği cız eder! Hangi yörenin olursa olsun... İster İnegöl, ister Tekirdağ, orası, burası... Türk mutfağının baş tacıdır köfte...

Yıllar önce Metin Akpınar ne demişti `Yasaklar`da: Hayatta 2 şeye `sinir` olurum! Köftenin sinirine bir, pastırmanın sinirine iki...

Köftenin sinirine sinirlenmemek isteyenlerin favorisi bir köfteci var İstanbul, Üsküdar`da; 1543 yaşındaki İmrahor Camii`ne komşu `Nakliman Köfte`...

Köftesi bir yana, dükkânın ilginç tasarımı köfteseverlerin bu mekânı unutmamalarını sağlıyor. Nasıl mı? İnsan, fotoğrafının olduğu bir dükkânı unutur mu hiç!

1977 Balkan Boks Şampiyonu `Demir Yumruk` Cemalettin Ertop, müşterilerinin fotoğrafını çekip; duvar ve masalara yapıştırıyor.

Siz köfte-piyaz keyfi yaparken on binlerce göz size bakıyor! Sağa bakıyorsunuz, `Ben bunu bir yerden tanıyorum` diyorsunuz; aaa Levent Kırca! Şu İclal Aydın değil mi? Tiyatrocular, şarkıcılar, gazeteciler... Ertop 10 binden fazla fotoğraf olduğunu, artık koyacak yer kalmadığını söylüyor. `Can çıkar huy çıkmaz` diye boşuna söylememişler. Yemek sonrası çaylarımız gelirken, flaş patlıyor gözümüzde... Biz de giriyoruz `Demir Yumruk`lu köftecinin fotoğraf arşivine...

Taşkın SU

Akşam Gazetesi

Köfteci oldum ama her gün antrenman yaparım

"Köfteci oldum ama her gün antrenman yaparım"

Üçü de Türkiye şampiyonuydu. Hayat onları farklı işler yapmaya zorladı. Biri köfteci, biri oto döşemecisi, biri de çorap satıcısı oldu. Üç sıkı dostun hayallerini hâlâ boks süslüyor. "Biz şimdi ringe çıkamayız ama bize antrenörlük fırsatı verilirse birçok genci yetiştirebiliriz" diyorlar

ÖZKAN GÜVEN

oguven@milliyet.com.tr

Cemalettin Ertop 52 yaşında. Boksa 1970'te Zeytinburnu Spor Kulübü'nde başladı. Milli boksör maçlarının yüzde 80'ini rakibini nakavt ederek bitirirdi. Lakabı "Demir Yumruk"tu. Bir İstanbul birinciliği, iki Silahlı Kuvvetler birinciliği, iki Türkiye gençler ve büyükler şampiyonluğu var. 1977'de Balkan şampiyonu oldu. 1980'de boksu erken bırakmak zorunda kaldı. Denizci oldu. Gemilerde kömürcü, çarkçıbaşı ve başmakinist olarak görev yaptı. Şimdilerde hayatını köftecilik yaparak sağlıyor.
Niyazi Kaban 51 yaşında. 1972'de İstanbul Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde spora başladı. 8 yıllık boks hayatında iki kez Türkiye şampiyonu oldu. 25 yıl memur olarak çalıştıktan sonra ticarete atılmaya karar verdi; çorapçı oldu.
Saim Girgin 48 yaşında. 1973'te Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde boksa başladı. Değişik kategorilerde iki Türkiye şampiyonluğu var. Özel kulüplerde antrenörlük yaptı ama ekonomik şartlardan dolayı sonunda oto döşemeciliğini seçti.
Üç eski boksörü Üsküdar'da Cemalettin Ertop'un işlettiği küçük köfteci dükkanında bir araya getirdik. Salonun her yeri eski günlere ait fotoğraflarla süslü. Eski günleri özlemle anan üçlünün morali bozuk aslında. Çünkü geçen hafta çok sevdikleri arkadaşları, eski milli boksör Sebahattin Burcu parasızlık yüzünden bunalıma girip intihar etti. Burcu boksu bıraktıktan sonra iki kez ticarete atılmış ama başarısız olmuştu. Onunla aynı dönemde eldiven giyen üç arkadaştan biri "Keşke bize sıkıntısını söyleseydi, hemen yanında olurduk" diyor. Diğeri ona itiraz ediyor: "O da gururlu biriydi. Ben de onun yerinde olsam yardım istemezdim."


Her birinizin boksa başlama hikayesi vardır, değil mi?
Cemalettin Ertop: Ben ortaokul döneminde diğer çocuklardan çok dayak yiyordum. Kendimi savunmak için biraz da merak yüzünden 13-14 yaşında boksa başladım.
Saim Girgin: Küçükken çalıştığım yerdeki ustam boksördü. Onun maçlarına gidiyordum. Ring o kadar büyülü bir yer gibi görünüyordu ki bu sporu yapmaya karar verdim.
Niyazi Kaban: Bizim mahallede de arkadaşlarım bu sporu yapıyordu. Onlara takılırken bir baktım ki milli boksör olmuşum. O kadar güzel günlerdi ki. Oynadığımız dönemde localar dahil tüm salon dolup taşardı. Bugün öyle değil elbette.

Bugün durum nasıl?
Niyazi K.: Türkiye'de artık boks geriye doğru gidiyor. Çünkü boksa önem verilmiyor, altyapıya yatırım yapılmıyor. Varsa yoksa futbol.
Saim G.: Yanımızda olunmadığı halde bu kadar başarılı olduk. En iyi dönemlerimizde boksu bıraktık.

Birileri çıksa ve size antrenörlük teklif etse kabul eder misiniz?
Cemaletten E.: Elbette. Bize "Gelin size aylık şu kadar vereceğiz. Alın bu adamları yetiştirin, boksör yapın" deseler seve seve bunu kabul ederiz. Her ne kadar köftecilik yapsam da içimdeki boksörlük aşkı devam ediyor. Saat 05.00'te kalkıyorum, antrenman yapıyorum, 10 kilometre koşuyorum. Bütün bunları sadece formda kalmak için yapıyorum.

Gücünüz kuvvetiniz hâlâ yerinde. Zaman zaman bunu kullanıyor musunuz?
Cemalettin E.: Ben atik bir adamım, kavgaya karıştığım çok olur. Mahallemizin jandarması gibiyim. Burada arabayla korna çalan, diğer insanları rahatsız eden karşısında beni bulur.

Bunu yapana ne yaparsınız?
Cemalettin E.: Döverim!
Niyazi K.: Ben genellikle kavgadan uzak durmaya çalışırım. Ama gerekirse yumruklarımı konuşturmasını da bilirim.
Saim G.: Beni ufak tefek görüp dövmeye kalkan çok insan oldu.
Ama birçoğu ayakkabımın numarasını görünce özür dilediler.

"Boksör oldum diye babam beni dövmüştü"
Boks yaptığınız dönemde ilginç şeyler de yaşamışsınızdır.
Niyazi K.: Babam başlarda boks yapmama izin vermemişti. Çalışıp para kazanmamı istiyordu. Ondan habersiz Türkiye Boks Şampiyonası'na katıldım. Kahvede, bir arkadaşı televizyonda beni göstermiş. Babam sadece susup maçı seyretmiş. O gün rakibimi yenmiştim ama akşam eve gelince babam beni "yendi". Beni bir güzel dövdü.
Saim G.: Balıkesir Grup Şampiyonası'ndayım. Ben tüysüzüm, oynadığım adam da deneyimli bir boksör. İnsanlar "Oğlum bu adam seni yer, bitirir" diye benimle dalga geçti. Maç başladı. Bir kroşemle adama takla attırdım, nakavt ettim. Sonra bana gülenlere güldüm.



"Oto döşemeciliğinin eski tadı yok"
Saim Girgin: Oto döşemeciliği çok kazanç getiren bir iş değil. Bugün artık eski işler yok. Oto sanayide 45 oto döşemeci vardı, çoğu işi bırakıp taksicilik yapmaya başladı. Ben de bu
işi gittiği yere kadar götürmeyi düşünüyorum. Ama bu gidişle herhalde taksi şoförlüğü yapacağım.


"Köftecilik boksörlükten daha zor"
Cemalettin Ertop: Köftecilik boksörlükten daha zor. Çünkü insanlarla uğraşıyorsun. Boks ise teknik bir iş. Ringin ortasına gidiyorsun ve kafandakileri orada uyguluyorsun. Yeniyorsun veya yeniliyorsun, iş bitiyor. Ama ikisinin ortak özelliği sevgiyle emeği birleştirmek. Benim köftem meşhurdur. Çünkü yıllarca gemilerde çalıştım. Oradaki aşçılardan öğrendim bu kadar güzel köfte yapmayı.